İlmin sadırlarda olduğu, gerçek cehd ve gayretle talim edildiği devirlerde muteber eserlere ulaşmak, onları ehil üstatlardan okumak ve bilhassa içinde geçen hakikatları ezberleyip, sentezleyip onu yeniden şerh etmek sanıldığının aksine çok zor bir meseledir. Bu sebeple iletişim ve bilişim teknolojilerinin geliştiği, hatta yapay zeka ile muhakemenin bile mahkum edildiği bu devrin insanına Nizamülmülk'ün medreselerinin başına geçirdiği İmam Gazzâlî'nin ya da emsalinin ilimdeki yüceliklerini hatırlatmak kolay değildir. İşte, İslam'ın hücceti kabul edilen, en yüksek şehvet denilen hubb-u cah, yani makam ve riyaset sevgisinden sıyrılarak yıllarca - şimdilerde yerinde vefasız yeller esen - Emevi Camisinin bir köşesinde nefsini ıslah eden, riyazetler ve erbainlerle ruhun ferah-feza ikliminde tayeran eden Büyük Üstad İmam Gazzâli (ra), orijinal ismi İki Şehvetin Kesilmesi şeklinde de tercüme edilebilecek olan bu eserinde insanın midesinin ve tenasül uzvunun afetlerinden bahsetmekte.